Fransa'da yaşayan işadamı Cem Uzan Hanefi Avcı'ya ve Haşim Kılıç'a bir mektup yazdı. Hanefi Avcı'ya yazdığı mektupta "Haliç'te Yaşayan Simonlar" kitabında kendisine ve ailesine karşı karakter suikastı yapıldığını iddia eden Uzan, "benim ve ailemin haksız ve hukuksuz "katledilmesinde" çok dahliniz var. Bana ve aileme çok haksızlık ettiniz... " dedi. Hanefi Avcı'ya İmar Bankası ile ilgili sorular yönlendiren Uzan "Sizi bana ve aileme karşı kim veya kimler yönlendirdi?, TBMM de "yolsuzlukları araştırma komisyonu"nda verdiğiniz ifadede el koulan bankalardan , el konulduktan sonra para çalındığını söylemiştiniz. Bu konuda bildiklerinizi anlatır mısınız. Sorularımın cevaplarını bekliyorum." Diye devam etti. İşte Cem Uzan'ın Hanefi Avcı'ya yazdığı o mektup: "Hanefi Bey, Geçmiş olsun. Hoş, benim ve ailemin haksız ve hukuksuz "katledilmesinde" çok dahliniz var. Bana ve aileme çok haksızlık ettiniz... Geçen zamandan sonra belki konuları dürüstçe konuşma vakti gelmiştir diye size yazmayı, bilmeniz gereken doğruları anlatmayı ve size bazı soruları sormak istiyorum. Anlatacaklarımın hepsi doğrudur. Sizden de dürüstçe doğruları duymak isterim. Önce ben anlatayım. Kitabınızda " henüz anlayıp kavrayamadığım İmar Bankası yolsuzluğu.." diyorsunuz. Doğru, karışık, büyük bir komplo var, anlamak kolay değil. Onun için anlatacağım doğrular önemli. Sonra kitabınızda benim ve ailemle ilgili bölümünü tekrar okuyun.. Sorularınız olursa beklerim. Hepsine cevap vereceğim. O zaman kitabınızın bu bölümünü düzeltirsiniz. "Asla pişman değilim" demenize rağmen herhalde düzeltme ihtiyacıda hissedeceksiniz. Zira bu kadar yalan ve yanlış kitabınızın kalan kısmının inanınırlığını da zedeliyor.. İçişleri Bakanlığına verdiğiniz dilekçede " itibar suikastına" uğradığınızı söylemişsiniz.. Aynı "itibar suikastını" başkasına yapma hakkınız var mı? AYDIN DOĞAN BENDEN 38 MİLYON DOLAR RÜŞVET İSTEDİ Gelelim hakikatlere: - Motorola ve A.B.D.: Motorola ile ihtilaf ticari bir ihtilaf idi. Konu Telsim'in lisans parası ve mal ve teknik alt yapının kurulması için vadeli alınan malların taksitlerinin 2001 krizi ve anormal devalüasyonu dolayısıyla ödenememesi ile ortaya çıktı. Basın hayatında rakipten ziyade düşman haline geldiğimiz Aydın Doğan ve tetikçisi Fatih Altaylı'nın (Motorola ve tuttukları dedektif şirketlerinden aldıkları rüşvetlerle) yaptıkları yayınlarla çığrından çıktı. Aydın Doğan bu yayınları durdurmak için benden 38 milyon dolar rüşvet istedi. ( Belgesi olan kayıt Şişli adliyesinin emanetinde duruyor). Sizin kitabınızda övdüğünüz (ve benden de rüşvet isteyen) Mecit Ceylan'da Aydın Doğan'dan rüşvet aldı ve militanı gibi çalıştı. Daha sonra Çeaş- Kepez'e ve şirketlere el konulması ile mesele tamamen kontroldan çıktı. Dönemin Vikileaks belgelerine de dikkatinizi çekerim. Siyasete girmiş olduğum bu süreçte Irak konusunda yaptığım muhalefet ve Motorola konularında ABD nin ne kadar aktif olduğu belgeleniyor. Şimdi sıkı durun: 28 ekim 2005 tarihinde TMSF ve Motorola "gizli" bir anlaşma imzalamışlar. TMSF yönetiminin A.B.D. deki Motorola- Telsim davasını doğru dürüst tetkik etmeden imzaladığı bu "gizli" anlaşmada tüyler ürpertici bir madde var: "TMSF beş sene süre ile Uzan Ailesi ile anlaşmama ve ibra etmeme taahüdü " vermiş. ( "Temlik" sözleşmesinin 7.," taraflar arası sözleşme"nin 5.b. maddeleri). Bu "gizli" taahüdü veren Ahmet Ertürk benimle , sanki hiçbir şey yokmuş gibi görüşmelere devam etti. Yalnız Ahmet Ertürk değil, diğer yetkililerde benimle "Ahmet Ertürk'ün verdiği bu taahütten haberleri yokmuş gibi" görüşmeler yaptılar. Görevi borçlu olduğunu iddia ettiği kişilerden tahsilat yapmak olan bir kurumun ve görevlilerinin bu fiilleri TCK nın 10 dan fazla maddesini ihlal ettiği gibi ABD nin " Foreign Corrupt Practices Act" inide ihlal ediyor. Ayrıca TMSF nin Motorola ile yapmış olduğu bu anlaşma hukuken Motorola'ya olan bütün borcu kapattı. ABD de ki mahkemeye " Borç kaldı mı? Kaldı ise ne kadar?" diye soruyorum. Cevap veremiyor. BÜYÜK SOYGUN YAPILDI "El koydukları şirketleri "harikalar yaratarak" idare ettiğini" söylediğiniz TMSF yöneticileri şirketleri soydu. Fethi Çalık soygunun çok ufak bir parçası için yargılanıyor. Önü açılırsa hepsi yargılanır. -İmar Bankası ve TMSF: İmar Bankasına temmuz 2004 te el kondu. Benim şahsen İmar Bankası ile ilgim yok. Buna rağmen, ailemin itibarı için , eğer varsa, banka borcunun ödenmesi için temaslarda bulundum. Benimle görüşen zamanın maliye bakanı Kemal Unakıtan zarar miktarının iki milyar dolar olduğunu söyledi. Sonra bu miktarın milyarlarca dolar artığı söylendi. Burada "birileri" tarafından büyük bir soygun yapıldı ve bu soygun benim ve ailemin üzerine yıkılmak isteniyor. Bankaya el konulduktan sonra buldukları boş mevduat cüzdanlarını "fiktif" isimlerle doldurup milyarlarca doları çaldılar. Bu husus Engin Akçakoca'nın ağzından Vikileaks belgelerinde de var ve Ahmet Ertürk'te işin içinde. TMSF'ya "mevduat açığının ne kadar olduğunu, mevduat sahibi olduğunu iddia eden kişileri nasıl tesbit ettiklerini, ödeme yaptıkları kişilerin listesini ve kime ne kadar ödeme yaptıklarını " sordum. Cevap veremediler. Aynı konuda Mahkemeden "tesbit" istedim. Mahkeme redetti. Haraç mezat sattıkları mallardan yedi milyar dolardan fazla para toplandı. "Kime, neyi, kaç paraya sattınız" diye resmen soruyorum. Cevap veremiyorlar. Hakkımızda özel kanunlar çıkarıldı. Anayasaya açıkça aykırı bu kanunların iptali için İdare Mahkemesi Anayasa Mahkemesine müracaat edince bu müracaatın geri yollanması ve reddi için siz Adalet Bakanlığı ve Anayasa Mahkemesi ile görüştüğünüzü kendi kitabınızda anlatıyorsunuz. Yine " Var olmıyan bu mevduat açığı" üzerinden vergi borcu icat edildi. TMSF nin atadığı yöneticiler bu icat edilmiş vergi borcuna itiraz etmeyince , özel bir kanun daha çıkararak milyarlarca para " vergi borcu" adı altında Maliyeye intikal ettirildi. Ortada büyük bir soygun var. Ancak bu soygunu yapan biz değiliz. Tersine biz soyulduk. Türkiye'nin alın teri ile kurulmuş en büyük "milli " gurubu, ( sizinde bilerek veya bilmiyerek alet olduğunuz ) bir komplo ile katledildi. CEAŞ-KEPEZ: Çeaş Kepez'in alınmasında hiç bir hukuksuz işlem yoktur. Uzan ailesi tarafından işletildiği süre içinde de hukuksuz bir işlem olmamıştır. Haziran 2003 te el konulan Çeaş ve Kepez'in imtiyaz sözleşmesinin fesh edilmesi tamamen hukuksuzdur ve İmtiyaz sözleşmesinin 19. Maddesine tamamen aykırıdır. Türkiye'nin en büyük ve karlı şirketi bedeli ödenmeden elimizden alınmıştır. Sadece Berke barajını kendi paramızla bir buçuk milyar dolara yedi senede yaptık.Bu baraja, işletmeye alındıktan bir sene sonra bedava el kondu... Bu hangi ahlaka, hangi vicdana sığar? Bu ''el konulma hazırlığının" temelinde hakkımızda yürütülen insafsız itibarsızlaştırma kampanyası ve ciddi bir komplo var. Bu komplonun içinde yurtdışı faktörleriydin Doğan, Sabancılar ve bazı siyasiler var. Çeaş ve Kepez'e el konulurken aynı durumda olan ve Taner Yıldız'ın Genel Müdürü olduğu Kayseri Elektrik' e niye dokunulmadı? . Aydın Doğan'ın o zaman ki tetikçisi Fatih Altaylı kendi yazısında bizzat Başbakanı "Çeaş ve Kepez'e el koymaya ikna ettiğini" yazdı. El konulan Ceaş ve Kepezle ilgili İCSİD' te açılan davayı tahkim heyeti "garip bir şekilde" /'yetkisizlik" kararı vererek red etti. İCSİD bu kararı ile Türkiye'nin yapmış olduğu " elektronik casusluğu" onaylamış ve meşrulaştırmış oldu. Bu karara göre artık " dava edilen her devlet ufak bir bedel ödemek kaydı ile kendisini dava eden davacıyı elektronik olarak izliyebilir ve casusluk yapabilir". Bu kararı da Dünya Bankası nezdinde, hangi tesir ve saikler çerçevesinde verdiklerini sorguluyorum ve kamuoyuna da mal ederek sorgulamaya devam edeceğim. -Hakkımda Türkiye'de verilmiş hükümler: Hakkımda ben Türkiye'den ayrıldıktan sonra çeşitli hükümler verildi. Bu kararlar uluslararası alanda hiçbir şey ifade etmiyor.Meraklısınız, boş vaktinizde hakkımdaki mahkeme dosyalarını ve kararları okuyun. Şimdi sizinde başınıza gelince neyin ne olduğunu , komployu ve ön yargıyı göreceksiniz. Kocasının savcı, eşinin başhakim olduğu mahkemelerde, üyesi olmıyan ve suçunun ne olduğu belli olmıyan tek kişilik çetenin lideri, miktarı ve nasıl yapıldığı belli olmıyan dolandırıcılık, hangi evrak olduğu söylenmiyen "resmi evrak sahteciliği" gibi " hayali" suçlardan, " gizli ve sorgulanmasına izin verilmeyen bilirkişi raporları" ile ceza verildi. Buna benzer hadiseler sizinde başınıza geldi herhalde.. "Haliç'te Yaşayan Simonlar" adlı kitabınızın 238. sayfasından 263. sayfasına kadar ki bölümünü bana ve aileme ayırmışsınız. Benim ve ailemin "Simon"luk bir tarafı yok. Kitabınızda böyle bir bölümü ne saikle yazdınız acaba? Yazdıklarınız yalan ve yanlışlarla dolu. Bir çok hukuka ve kanunlara uygun olayı sanki kanuna aykırı gibi göstermişsiniz. Ben yukarda size hakikatleri anlattım. Şimdi sorularımın cevaplarını bekliyorum. SİZİ KİM YÖNLENDİRDİ Gelelim benim sorularıma: - Sizi bana ve aileme karşı kim veya kimler yönlendirdi? - Kitabınızda Anayasaya aykırılığı çok aşikar olan 5020 sayılı kanun iptali için AYM ye başvurulması talebi ile ilgili olarak "durumu haber aldık ve Adalet Bakanlığı ile birlikte mahkeme başkanına haber verdik ve yapılmak istenen hile daha Anayasa mahkemesine gitmeden önlenmiş oldu" diye yazıyorsunuz. Adalete müdahele ettiğinizi açıkça itiraf ettiğinize göre bana Adalet Bakanlığı ve Anayasa mahkemesinden kimlerle görüştüğünüzü söyler misiniz. Bu görüşmeyi hangi yetki ile yaptınız? Anayasa Mahkemesine müracaatı yapan ve benden hiç bir menfaati olmıyan hakimler sürüldü ve hayatları karardı. Siz karartınız. - TBMM'de "yolsuzlukları araştırma komisyonu"nda verdiğiniz ifadede el koulan bankalardan, el konulduktan sonra para çalındığını söylemiştiniz. Bu konuda bildiklerinizi anlatır mısınız. Sorularımın cevaplarını bekliyorum. Sizinde sorularınız olursa bekliyorum, yukarıda söylediğim gibi hepsini cevaplandıracağım. Sonra benimde başka sorularım olacak. Allah yardımcınız olsun. Cem Uzan" HAŞİM KILIÇ'A MEKTUP Cem Uzan ikinci mektubunu da Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'a yadı. Yine Hanefi Avcı'nın kitabı üzerinden sorusunu soran Uzan, " Zatınızı doğrudan ilgilendiren bir konuda sizden bilgi almak istiyorum." Dedi ve şunları yazdı: "Sayın Başkan Zatınızı doğrudan ilgilendiren bir konuda sizden bilgi almak istiyorum. Hanefi Avcı ''Haliç'te yaşayan Simonlar" kitabının 261. Sayfasında 5020 sayılı kanunun iptali için Bakırköy mahkemesinin yaptığı müracaatı "Adalet Bakanlığı yetkilileri ile birlikte mahkeme başkanına haber verdik ve önledik" diye yazıyor. Hakikaten Anayasaya aykırılığı açık olan bu kanun "anlaşılamaz" bir şekilde Anayasa Mahkemesine gelemedi, usülsuz bir şekilde rededildi Sizden öğrenmek istediğim husus şu: Şahsen sizinle veya zamanın Anayasa Mahkemesi üyeleri ile adı geçen kanunun mahkemenizde görüşülmemesi için kimler, hangi yetki ile görüştü ? Kan bağı üzerine kurulmuş, geriye işleyen, anayasanın ve AİHS nin bir çok maddesini ihlal eden bu kanunların yarattığı otuz milyarı aşan milli servetin yokedilmesinin telafisi için adım atmadan önce zatınızın cevabını bekliyorum. Cem Uzan" Odatv.com