Sevgili okurlar dünkü Milliyet’i okurken bir haberi gördüğümde dehşete düştüm. Haberde, bir dönem önceki milletvekili Emin Şirin’in Ergenekon iddianamesine giren 72 telefon konuşmasının deşifresi vardı. Emin Şirin, Ergenekon olayının sanığı değil. Buna rağmen telefon konuşmaları delil gibi sunulmuş. 16 yıldan beri tanıdığım Emin Şirin ile belki de yaptığım bin konuşmadan dokuzunu ‘beğenip’ ayırmışlar. Ayrıca Şirin ile 14 yaşından beri arkadaş olan eşimin iki konuşması da belgeler arasına konmuş. Bir dehşet imparatorluğu kurmak isteyenlerle ilgili görüşlerimi sizlerle yarın paylaşacağım. ------------------------------------------ Amaç yıldırmak ve sindirmek= Emin Şirin’le aşağı yukarı 16 yıldır tanışıyoruz. Bu süre içinde o kadar çok bir araya gelmişizdir ki sayısını bile hatırlayamam. Hele son birkaç yıldır eskisinden de yakınız. Her gün mutlaka arayıp konuştuğum 3-4 kişiden biridir. Eşim ise Emin Şirin’in çocukluktan mahalle arkadaşı. Ergenekon savcısı eşimin Emin Şirin’le iki konuşmasını da “kanıt” diye iddianameye koymuş. Komik ötesi. Peki bütün bunlar neden oluyor? Çünkü bugünkü iktidarın en küçük bir eleştiriye, sorguya tahammülü yok. Kılıfına uydurabildiğini hapse atıyor. Uyduramazsa da kamuoyu önünde küçük düşürmeye çalışıyor. Amaç yıldırmak ve sindirmek. Telefon konuşmalarımızın iddianamede olduğunu öğrendikten sonra Emin Şirin’le konuştum tabii, her gün olduğu gibi. Şunu söyledim bu konuyla ilgili: “Bu savcı yarın öbür gün seni de beni de Ergenekon sanığı yapabilir. Bunun önüne geçecek hiçbir güç yok aslında. Verir polise talimatı, sabahın köründe gelip evden alırlar. Sonra bir yıl içeride tutup iddianame hazırlarlar. Benim demokratik medyam ise (Bir suçu yoksa korkmaya gerek yok, aklanır çıkar) diye fetva verir.” Emin Şirin, “Hiçbir şey söyleme. Gözleri kararmış durumda. Her şeyi yapabilirler. Sen aklına bile getirme bunları” cevabını verdi. Korku imparatorluğu kuranlar elbette cezalarını da bulacaktır Ergenekon davasında en merak ettiğim, telefon dinlemeleri. Duruşmalar ekim ayında başlayacak. Sanıklar hâkim önüne çıkacak. Sıra suçlarla ilgili belgelerin sunulmasına geldiğinde herhâlde avukatlar, “Telefon dinlemeleri için izin nasıl ve kimden alındı?” diye soracaklardır. İşte o zaman savcılık herhâlde tüm telefon dinlemelerinin hukuki açıklamasını yapacaktır. Telefon dinleme yasalarımızda var. Ancak dinlemenin keskin ve net kuralları da açıkça belirtilmiş. Anayasa’ya göre kimsenin özel hayatına müdahale edilemeyeceği gibi izinsiz olarak telefonları, evi, arabası dinlenemez. Eğer bu yapılmışsa sorumluları cezalandırılır. Ergenekon davasının delil dosyaları neredeyse baştan aşağı telefon dinlemelerinden oluşuyor. Bu nedenle duruşmalar başladığında çok ilginç ve şaşkınlık yaratacak durumlar ortaya çıkabilir. Birçok sanık hiç yargılanmadan serbest bile bırakılabilir. Kim bilir belki bu oyunu kuranlar bunu biliyordur, belki de maksat bir süre bazı kişilere eziyet çektirmek, onları hapiste tutmak, kamuoyu önünde küçük düşürmektir. Telefon dinlemelerini ve konuşmaların medya aracılığı ile kamuoyuna açıklanmasını eleştiren kim bilir kaç yazı yazdım. Ama o yazıları yazarken benim telefon konuşmalarımın da kaydedildiği ve bir gün açıklanabileceği aklıma gelmemişti. Yanılmışım. Çünkü Ergenekon savcısı delil dosyalarına benim telefon konuşmalarımı da koymuş. Üstelik Ergenekon davasında bırakın “sanık” olmayı, “tanık” sıfatı bile olmayan Emin Şirin’le konuşmalarım kaydedilmiş ve dosyaya konmuş. Haberi yapan Milliyet Gazetesi’nin muhabiri arayıp “Ne düşünüyorsunuz?” diye sorduğunda gerçekten ne söyleyeceğimi bilemedim. “Korku imparatorluğu kuranların yarattığı dehşet tablosudur bu” dedim. Faşist ülkelerde bile görülmeyen bir uygulama Türkiye’de neredeyse adi vaka haline geldi. Çok merak ediyorum benim ya da Emin Şirin’in telefonlarını dinleme emrini hangi mahkeme verdi? O mahkeme dinleme izni verirken hangi kanıtlara baktı ki başvuruyu haklı buldu? Bu dehşet ortamını yaratanlar umuyorum ki bir gün hak ettikleri akıbetle karşılaşacaktır. Ama geçen süre içinde korkutulanların, ezilenlerin, işinden gücünden edilenlerin, dostlarından koparılanların, hayata küstürülenlerin vebalini nasıl kaldıracaklar acaba? ------------------------------------------ Dinlemede başka alçaklık Telefon dinlemeleri ile ilgili tartışmalar sürüyor biliyorsunuz. Dün de size bu kez benim başıma gelen olayı anlatmıştım. Bugün ise sahiplerine doğrulatamadığım (çünkü bu imkânım yok) bir olayı anlatmak istiyorum. Ki, bu alçaklıktan bile öte. Tabii bunu yapanlar kendilerine durumdan vazife çıkaran kimi işgüzarlar. Telefonda konuşuyorsunuz. Sizi dinliyorlar ve kayda alıyorlar. Bu konuşmalarda önemli bir devlet görevlisi, bir bürokrat ya da bir asker hakkında pek de hoş olmayan deyimler kullanıyorsunuz. Kullanırsınız ya, zamanı geliyor insan en yakın arkadaşı hatta anne babası için bile duyulduğunda hoş karşılanmayacak sözler söyleyebilir. İşte bu dinleme kayıtlarını görebilen kimi işgüzarlar, bu bölümleri alıp ilgili kişinin önüne koyuyorlarmış “Efendim bakın falanca sizin için ne söylemiş” diyerek. Kim olursanız olun, hakkınızda kötü bir söz duymaktan dolayı öfkenize hakim olabilir misiniz? Herhalde olamazsınız. Tabii diyeceksiniz ki, “Servis yapmaya ne gerek var, zaten açıklanan telefon kayıtları birçok kişiyi üzüyor, hatta kahrediyor.” Çok haklısınız. Söyleyecek hiçbir şeyim yok. Ama gizlice yapılan servislerin çok daha alçakça olduğunu söyleyerek yetinmek istiyorum. Can Ataklı catakli@gazetevatan.com