İmarbank operasyonundan önce Türkiye’nin en büyük ikinci GSM şirketinin sahibi olan Cem Uzan, “TMSF-Telsim-Motorola” üçgeninde yapıldığını öne sürdüğü pazarlıkları Taraf’a anlattı. Uzan, üçlü arasında yapılan gizli anlaşmalar olduğunu ileri sürdü. ABD’nin dev cep telefonu şirketi Motorola’nın, TMSF ile gizli anlaşma yaptığını ifade eden Uzan, anlaşmada “TMSF, Uzan Grubu ile 5 yıl süresince uzlaşmayacak” hükmü bulunduğunu iddia etti. TMSF ve Motorola yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunacağını kaydeden Uzan, Libananco davasının ardından “sülük” açıklaması yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın ise daha bakan olmadan kendisi ile pazarlık masasına oturduğunu bildirdi. Cem Uzan, 2008 yılında yapılan son zirvede ise Cemil Çiçek’in, “Verin adamın malını” dediğini ifade etti. Cem Uzan’ın, TMSF, Telsim ve Motorola üçgeninde yapılan pazarlıklarla ilgili yaptığı çarpıcı açıklamalar şöyle: YILDIZ’A “SÜLÜK” CEVABI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın, Libananco davasının ardından yaptığı “sülük” benzetmesi ve “o paraları yiyemeyecek” türü açıklamaları var. Bunlarla ilgili değerlendirmeniz nedir? ÇEAŞ ve Kepez’e el konulmasının mimarlarından birisi Taner Yıldız’dır. Ben beyefendiye cevap vererek kendisini onore etmem. Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanına bu laflar yakışmıyor. Benim her ay 40 bin kişiye maaş veren, ülkenin her tarafına yatırım yapan bir ailem var. 1992’de bir özelleştirmeden çimento fabrikasını aldık. Fabrikaya gidecek genel müdür bulamadık. Bu ülkenin ne Edirne’si ne Antep’i ne Van’ı hiçbir yerine bir ayrım yapmadan gittik. Ben ailem ile gurur duyuyorum. “VERİN ADAMIN MALINI” DEDİ Enerji Bakanı Yıldız ile hiç biraraya geldiniz mi? 2008 senesinde, evde oturuyorum. Telefonum çaldı. Taner Yıldız arıyor, “Görüşelim” dedi. “Tabii” dedim. Daha bakan olmamıştı. Sanırım bakanlık sözü verilmiş... Bakan olmadan “Davaları halledebilir miyim?” diye çalışıyor. O dönemde gayet nazik ve kibar. Bir gün çağırdı, görüşüyoruz. Cemil Çiçek de Başbakan Yardımcısı... Toplantıya Ahmet Ertürk ve Kemal Unakıtan da geldi. Beni dinledikten sonra Cemil Çiçek, “Verin adamın malını geri” dedi. Biz de anlaşma yapılacağını düşünüyoruz. Ve toplantıda olmadığı için süreci Hilmi Güler tıkadı sanıyoruz. Hava öyle çünkü... Meğer benimle dalga geçiyorlarmış... Gösteri olsun diye, bizimle toplantı yapıyorlarmış... Niye dalga geçiyorlarmış? Meğerse TMSF, Telsim’in satışı sırasında Motorola şirketi ile gizli bir anlaşma imzalamış. Anlaşmada, “Uzan ailesi ile beş yıl süresince uzlaşılmayacak” taahhüdü var. TMSF, Motorola’ya beş yıl boyunca Uzanlar’la anlaşmayacağı konusunda söz veriyor. Görüşmeleri tıkayan Hilmi Güler değil TMSF’ymiş... Biz bunu sonradan anladık. Çünkü gizli anlaşma da yeni elimize geçti. Devletin bir birimi, bir vatandaşı için ‘beş yıl anlaşmayacağım’ taahhüdü verebilir mi? Bu nasıl anlayıştır? Bu gizli anlaşmadan Başbakan’ın ve Cumhurbaşkanı’nın haberi olduğunu sanmıyorum. Bu hem ABD’de hem de Türkiye’de çok ağır suç. ABD’nin ‘Foreign Corrupt Pratices Act” kanununa, Türkiye’de de TCK’ya aykırı. Dolaysıyla anlaşmayı imzalayanlar hakkında hem ABD’de hem de Türkiye’de suç duyurusunda bulunacağım. TMSF eski yönetimi, anlaşmada imzası bulunan Telsim yöneticileri, Motorola’nın ABD ve Türkiye’deki temsilcileri hakkında... Avukatlar tüm hazırlıkları yaptı. Bu gizli anlaşmada sorumluluğu olanların hepsi hesap verecek. Bu anlaşma, Türkiye’nin kendi evlatlarına kendi milli sermayesine yaptığı en büyük ayıptır. Bir de üste çıkıp “Hırsızdın” diye bağırdılar. 50 yaşında iki defa kalp ameliyatı boşuna geçirilmiyor... Sadece bu dünyada değil bunun hesabını öbür dünyada da soracağım... Yaradanın önünde bunun hesabını sorarım. Benim alnım açık... “BİZİ KAZ GİBİ GÖRÜYORLAR” Motorola ile olan sıkıntı nedir ve nasıl başladı? Uzan Grubu’nun, Motorola’yı dolandırdığı şeklinde iddialar ortaya atıldı. Bu iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Motorola batmak üzere olan bir şirkettir. Şirketi bizim mallarımızla kurtarmaya çalışıyorlar. Uzan Ailesi’nin, Motorola’yı dolandırdığı iddiaları tamamen yalandır. Bu Motorola’nın, Türkiye’deki işbirlikçileri ile yaptığı propagandadır. Uzan Aielesi’nin hiçbir ferdi Motorola’dan bir lira almadı. Bazen iş hayatında karşılıklı tavizler veriliyor. Bizim de Motorola ile ilişkilerimiz çok önceye dayanıyor. Motorola’ya 1.8 milyar dolar kadar borç var. Bunun 1.2 milyar doları malzeme 500-600 milyon doları da nakit... O zamanlar iyi ilişkilerimiz var. Şirket ABD’de zor durumda... Bilanço açık veriyor... “Size 200 milyon dolar kredi açalım dediler. “Tamam” dedik. Bu kredi ile yan şirketlerinden malzeme satışı gösterdiler. Yani bilançolarını düzeltmek için, bizi kullandılar. Biz de bu tür oyunlarına, ilişkilerimiz iyi olduğu için izin verdik. 2002 yılıydı sanırım, Motorola’dan hatır olsun diye 200 milyon dolara aldığımız telefonları, Pakistan’a 30 milyon dolara zor sattık. Yani burada kimse kimseyi dolandırmadı. Biz zor duruma düşünce, eski hesapları karıştırıp bizim mallarımıza el koymak istediler. Bizim mallarımıza el konulduğu için de, biz kendimizi savunamadık. Derdimizi de anlatamadık... Hisseleri vermedik tutuklama kararı çıktı ABD mahkemeleri Uzan Grubu hakkında tedbir ve tutuklama kararı verdi. Bu kararlar nasıl çıktı öyleyse? TEDBİR KARARI: Motorola’nın talebi üzerine ABD mahkemelerinde dava açıldı. İki taraf da avukatlar tuttu ve davalara girilmeye başlandı. Motorola jürili dava istedi. 2002 yılıydı... Ben siyasetle ilgileniyordum. Hakan da davaları ve işleri takip ediyor. Mahkeme ilk önce, Melahat ve Aşyegül Uzan’ı dinlemeye karar verdi. Biz de kardeşimi bazı nedenlerden dolayı gönderemedik. Hâkim, “Onlar gelmezse Cem Uzan’ı dinlemem” dedi. İfademi de kabul etmedi, delillerimizi de. Ve 9 milyar dolarlık tedbir kararı verdi. Ardından da operasyonlar başladı, biz avukatların taksitlerini bile gönderemedik. Bir defasında 8 milyon dolarlık avukat parası vardı. Savcı “Bu kadar yüksek avukatlık ücreti mi olur” diyerek, izin vermek istemedi.” TUTUKLAMA KARARI: Tutuklama kararı da, Telsim hisselerinden dolayı verildi. Yine Motorola ile ilgili davada mahkeme, derhal “Telsim hisselerini getireceksin” dedi. Hisseleri götürürsek, çoğunluğu da kaybedeceğiz şirketi de... Hisseleri götürmedik... Türkiye’de mahkemeye gittik. Mahkeme “Lisanslarda yüzde 51 Türk’ün kontrolünde olması gerekir. Yoksa lisansı kaybedersin” diye karar verdi. Ancak işe yaramadı. Yine de, mahkeme hisseleri getirmediğimiz için hakkımızda tutuklama kararı verdi.” Koç ve Sabancı “Telsim” lisansını tutmaz diye geri çevirdi Telsim Türkiye’nin ikinci büyük GSM operatörüydü. GSM işine nasıl girdiniz? 1993 senesinde cep telefonu ihalesi yapılıyor. Siemens Alcatel ile birlikte giriyor birinci çıkıyor. Motorola ikinci, Ericson üçüncü... Daha sonra ne olduysa oluyor Ericson ikinci ilan ediliyor. İhaleler kazananlara veriliyor. 500 milyon dolar lisans bedeli var. Kanunlara göre lisans verilemiyor, gelir paylaşımı üzerinden anlaşma yapılacak. İhaleler imzalanıyor. Siemens yerli ortak arıyor. Biz, Star TV’de Alcatel’den radyo link satın alıyoruz. Alcatel Koç’a, Sabancı’ya gidiyor hiç kimse anlaşmaya yanaşmıyor. Projeksiyonlara göre Türkiye’de sadece 36 bin ile 60 bin arasında cep telefonu potansiyeli çıkıyor. Birisinin aklına geliyor. Bir de Cem Uzan’a gidin diyorlar. Bende kardeşime pasladım işi. Kafadan girdik. Yüzde 19 hisse verdiler. Tarih 1993 Aralığı idi. 94 Nisanı’nda da şebekeler devreye girecek. Bir ay geçti 94 krizi patladı. Tansu Çiller Başbakan’dı ekonomi paramparça oldu. Herkes kaçtı Türkiye’den. Almanlar ve Fransızlar “Biz de satıp çıkmak istiyoruz” dediler, “Alır mısın?” dediler. Türkiye’ye inancın ağır bedeli oldu ve alırız dedik. Sermayesi üzerinden bire bir aldık. 94 Haziran’ında Telsim devreye girdi. Turkcel 30 gün önce devreye girmişti. Motorolacılar gelip benimle görüşüyor Telsim’i tamamen devralınca Motorola ile ekipman için görüşmelere başladık. Onlar da, kabul etti. Motorola zaten bitmiş ve batmış bir şirket. Onlar da kârlı bir kapı buluyorlar, “Uzan’dan ne kopartsak kârdır” gözüyle bakıyorlar. Buraya gelip hâlâ benimle görüşüyorlar. Hepsi de bir hokkabazlığın içindeler... Aydın Doğan: Bana iftira atıyor Cem Uzan’ın Taraf’ta yayımlanan röportajında ismi geçen Aydın Doğan, iddialara gazetemiz aracılığıyla cevap verdi. Doğan açıklamasında şunları söyledi: “Kendisi, gazetenize verdiği mülakatta şahsım ve grubumla ilgili her ikisi de asılsız olan iki iddiada bulunuyor. Bunlardan birincisi, Petrol Ofisi’nin bize peşkeş çekildiğinin ileri sürülmesidir. Bu ipe sapa gelmez bir iftiradır. Bilindiği gibi, Petrol Ofisi bizden önce 1998’de ihaleye çıkartılmış, ancak kazanan firma yükümlülüğünü yerine getiremediğinden ötürü ihale iptal edilmişti. Petrol Ofisi, iki yıl sonra yeniden ihaleye çıkartıldı. İhale 3 Mart 2000 tarihinde olabilecek en şeffaf bir şekilde televizyondan canlı yayımlanarak gerçekleştirildi. İhaleye Koç, Doğuş, Alarko, Nurol, Cıngıllıoğlu ve Çukurova da dahil olmak üzere çok sayıda firma katıldı. Katılımcıların bir bölümünün elenmesi sonucu son turlar Doğuş, Koç ve Doğan grupları arasında zorlu bir çekişmeye sahne olmuş ve ihale açık arttırmanın onuncu turunun sonunda şirketin yüzde 51 hissesi karşılığı 1 milyar 260 milyon dolara grubumuz tarafından kazanılmıştır. İhalenin her aşaması kamuoyunun gözü önünde cereyan etmiştir. Bu gerçeklere rağmen Cem Uzan’ın bu şekilde konuşması ahlaksızca bir iftiradır. “MONTAJLI ŞANTAJ KASEDİ” İkincisi, hakkındaki yayınları durdurmak için kendisinden 38 milyon dolar para istediğim iddiasıdır. Olayın gerçek yüzü şudur: Uzan ailesinin bütün malvarlığına el konulduktan sonra iş yerlerinde ve kasalarında yasadışı yollardan yaptıkları telefon dinleme ya da gizlice kaydetme sonucu ele edilmiş şantaj kasetleri ortaya çıkmıştır. Bunlardan bir tanesi de bizimle ilgili kasettir. Bu kaset, Cem Uzan’ın Bodrum’daki konutumda beni ziyareti sırasında cebine koyduğu bir cihazla kayda aldığı görüşmeye aittir. Bu görüşmenin bir tuzak olduğunu kaset ortaya çıkınca anladık. Bu kasetin bulunmasından sonra Şişli Cumhuriyet Savcısı Sayın Mecit Ceylan, beni telekulak mağduru olarak davet edip bilgime başvurdu. Savcı Ceylan ile 8 Ekim 2003 tarihinde görüştüm. Bu görüşmeye ilişkin haberler, 9 Ekim 2003 tarihinde bütün gazetelerde yayımlandı. Bu görüşme sırasında kasetin bazı bölümlerinin basına sızdırılmak için montajlanmış olduğunu öğrendik. Bunun üzerine Sayın savcıdan yasadışı yapılmış olan kaydın tamamının yayımlanması ricasında bulundum ve bunun için o anda dilekçe de verdim. Ayrıca, bu kaset nedeniyle Uzanlar aleyhine hem ceza hem de tazminat davası açtım. Tazminat davsını kazandım, ancak Uzanlar aleyhine Kadıköy İkinci Asliye Ceza Mahkemesi’nde açtığım kamu davası yurtdışında olduklarından tebligat yapılamadığı için zaman aşımına uğradı.” TARAF