BİR dönem başyazarlığını ve genel yayın müdürlüğünü yaptığım Çetin Gürel’in sahibi olduğu Gözlem Gazetesi’nde Öcal Uluç ‘Neredeler?’ başlıklı bir yazı kaleme almış. Bu yazıyı, Yalçın Pekşen gibi Star çalışanlarına suskun kalarak destek verdiğini söyleyen meslektaşlarımıza ithaf ediyorum. Öncelikle...
Baştarafı birinci sayfada Hocam Uluç’un hislere tercüman yazısı... Aynen yansıtıyorum. Nerede, beni attıkları zaman ‘Basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü, iletişim özgürlüğü, insan hakları...’ diye mangalda kül bırakmayan yazar-çizerlerim, meslektaşlarım? Nerede, benim meslek kuruluşlarım, gazetelerim, TV’lerim? Nerede, benim ‘sokak köpeklerinin haklarını korumak için sokağa dökülen’ sivil toplum örgütlerim? Nerede, ‘demokrasi’ için araştırmalar yaptıran, kitaplar yazdıran TÜSİAD’larım? Nerede, benim ‘demokrasim’ ve demokratik düzenim, sistemim? Nerede, benim bu düzenin vazgeçilmez unsuru siyasi partilerim, ana muhalefet partim? Nerede, benim ‘demokrasi’ mücahidi iktidar partim? Nerede, benim ‘özgürlükler’ diyen, ‘haklar’ diyen Avrupa Birliği’m? Nerede, benim bir ‘Leyla Zana’ için her şeyi göze alan, ‘Türkiye’nin iç işlerine ve bağımsız yargısına karışıp, baskı yapmaya kalkışan’ Verheugen’lerim, Prodi’lerim? Neredeler? Zulüm tablosu Basın özgürlüğünü, insan haklarını, demokrasiyi ayaklar altına alan bir ‘zulüm tablosunu’ nasıl da sessiz sedasız seyrediyorlar? Belki de ‘yayınları sebebiyle’ yok olması bir çoğunun da kişisel ve kurumsal olarak ‘işine gelen’ bir medya grubu ile ilgili katliamı, ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ havasında karşılayanlara bilmem ki ne demek gerek? Hiç düşünmüyorlar mı; bugün başkasına... Yarın belki de kendilerine... TV ekranında gördüğüm manzara tüyler ürpertici... Açlık grevindeki bir sürü meslektaşım, ‘evi için, ailesi için, çocuğu için, ekmek parası kazandığı kuruluşu için’ gözyaşı döküyor; destek ve yardım istiyor... İlgililerden ve yetkililerden insaf bekliyor, iz’an bekliyor, vicdan bekliyor... Demokratik bir ülkede, bir medya grubunda çalışanlar ‘açlık grevi yaparlarsa’ bu haber değil mi? Neden ‘o grubun gazete ve TV’lerinden başka’ hiçbir gazete ve TV’de ‘gerçekleri yazan’ haber yok, yorum yok, destek yok; sadece ‘ters yüz edilmiş’ bir-iki küçük haber... O da iç sayfalarda... O kadar... ‘Haber olması’ için açlık grevi yapanların beşinin, onunun ölmesi mi gerek?.. Bu meslektaşlarımızın, ‘açlık grevleri manşetlere kadar çıkan’ onlarca kişinin katili ‘teröristler’ kadar, ‘bu ülkeye kasteden eşkıya kadar’ da mı değeri yok, önemi yok? Nerede demokrasi? Nerede adalet? Nerede insanlık? Ege-Koop’un geçen hafta İzmir’de tertiplediği seminerde, ‘bazı gazeteci arkadaşlarım’, yazıları ve düşünceleri sebebiyle ‘bazı merkezlerden gelen işaretler’ sonunda birçok gazetecinin kovulduklarını ve de iş bulamaz hále geldiklerini anlatmıştı; inanmak istememiştim... Star Grubu ile ilgili tabloyu gördükçe, onlara ‘inanmadığım için’ utanıyor ve bu arkadaşlarımdan özür diliyorum... Meslek hayatım boyunca çok işsiz kaldım, çalıştığım gazetelerin bazıları kapandı, kapatıldı. 1950’li yıllardaki ‘Vatan Cephesi’ baskılarını yaşadım; ‘Besleme basın’ trajedilerine şahit oldum... Onun için Star’daki arkadaşlarımın duygularını çok iyi biliyorum ve içinde bulundukları durumu, adeta onlarla beraber yaşıyorum... En kötüsü ve acısı ‘insanın elinden bir şey gelmemesi’ ve açlık grevindeki meslektaşlar için ‘Yanınızdayız ve sizi destekliyoruz’ demekten ve yazmaktan öteye hiçbir şey yapamamak!.. Çoğunluğumuz ‘bunu bile esirgiyor’ onlardan; anlaşılan korkuyoruz... Korkuyoruz da; kimden acaba?.. Hodri meydan Sevgili hocam, kimden ve neden korktukları ortada!.. En başta işlerini kaybetmekten korkuyorlar!.. Sonra da iktidarın husumetini çekmekten korkuyorlar!.. Ve... Dünkü Akşam’da, Star’a bulaşan Yalçın Pekşen’e minik bir not: Şu bardaktan taşan damlaları yaz da suskunluğun tam olarak bozulsun!.. İnancım o ki, mesleğin iktidar yağcılığı ile eş anlamlı bir boyut kazanması da, senin gibi işini kaybetmekten korkup susan yazar tayfasından kaynaklanıyor mu?!.. Bence mesleğin bu hale gelmesinde muhabirlerin değil, senin gibi susarak bozulmaya destek veren yazarların, gazete yöneticilerinin suçu var! Onun için tavsiyem, ne biliyorsan yaz Peşken! Hodri meydan!.. Belki o zaman susarak Türkiye’nin ve bu mesleğin uçuruma gitmesine göz yuman senin gibi kalemler, iki satır da olsa bu sayede günah çıkarmış olurlar! Eğer bildiklerini gördüklerini yazacak kadar yüreğin yoksa, sus o zaman Peşken, ne olur sus!.. Seni de ağır yazar takımından saysınlar!..
30.01.2004 Hayrullah Mahmud